Kızıl Bayrak'tan...
İşçi ve emekçiler bahar dönemine sermayenin kölelik dayatmaları ve sosyal yıkım saldırıları altında giriyorlar. TEKEL Direnişi’nin hala etkisini koruduğu bir süreçte önümüzdeki mücadele dönemini kazanmanın yolu bir kez daha 1 Mayıs’ı kazanmaktan geçiyor. Bu çerçevede 1 Mayıs’a sınırlı bir süre kala 6 konfederasyon “1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama” kararlarını açıkladılar. Geçmiş yıllardaki 1 Mayıs pratikleri ve TEKEL Direnişi’ndeki icraatları düşünüldüğünde sendikal bürokrasinin, sermaye devletinin baskı ve tehditleri karşısında tok bir tutum almasını beklemek gerçekçi olmayacaktır.
Öte yandan birleşik, kitlesel devrimci bir 1 Mayıs’ı örgütleme hedefiyle hazırlıklarını yoğunlaştıran Devrimci 1 Mayıs Platformu bileşeni devrimci güçler de Taksim 2010 1 Mayısı’nı kitlesel ve devrimci bir tarzda örgütleme kararlılıklarını kamuoyuna açıkladılar.
1 Mayıs 2010 ve bununla bağlantılı 26 Mayıs “genel eylemi-grevi”ne uzanan bir mücadele hattında başta sınıf devrimcileri olmak üzere ilerici ve sol tüm güçlerin omuzlarına büyük sorumluluklar yüklüyor. Bu sorumluluğun gereklerine uygun politik bir tutum ve pratik bir çaba ortaya konulabilmelidir.
***
TEKEL Direnişi’yle beraber ivmelenen sınıf hareketine karşı baskı ve zor uygulamaları da eşlik ediyor. TEKEL işçilerinin 1-2 Nisan eylemlerine azgınca saldıran sermaye devleti, Kürt halkına yönelik inkar ve imha politikalarına hız veriyor. Kürdistan’da sınır bölgelerine yapılan yığınak ve askeri sevkiyat önümüzdeki sürecin sertleşeceğine işaret ediyor.
Genel saldırı dalgasının bir diğer yansıması da BDSP’ye yönelik gerçekleştirilen operasyon oldu. Sermaye devletinin Ankara, Samsun ve Bursa’da gerçekleştirdiği eşzamanlı operasyonları sonucu gözaltına alınan sınıf devrimcileri Onur İnce, Hızlan Erpak, Özgür Karagöl, Can Kızıltan ve Emre Azapçı’yı tutuklanarak Sincan F Tipi Cezaevi’ne gönderildi.
Komünistler kararlı ve soluklu bir siyasal mücadele ile saldırıyı püskürtmek için seferber oldular/olacaklardır. Bu anlamda, saldırıya uğrayan her mevzinin sahiplenilmesi oldukça önemlidir. Bunun ilk örnekleri çeşitli illerin merkezlerinde ilerici ve devrimci güçlerin de destek verdiği eylemlerle ortaya konmuştur.
Ancak bu sahiplenmenin yeterli olmadığı da açıktır. Kimi reformist sol çevreler, bırakalım bu saldırı karşısında sahiplenmeyi, polis terörü sonucu haksız ve keyfi bir biçimde gözaltına alınıp tutuklanan sınıf devrimcileri ile ilgili gelişmeleri kendi basınından yansıtmayı bile gerekli görmediler. Zira onlar “metanetli” konularda hep devrimcilere uzak durmuşlardır. Alaattin Karadağ cinayetinde takındıklarına benzer bir tavırla, BDSP’ye yönelik gözaltı ve tutuklama saldırısını görmezden gelmeleri, yayınlarında (günlük sitelerinde) bu konuyla ilgili hiçbir gelişmeye yer vermemiş olmaları kabul edilemez bir durumdur ve içinde bulundukları vahim tabloyu gözler önüne sermektedir. Bu tutumları hiçbir biçimde şaşırtıcı değildir. Sınıf devrimcileri düzenin faşist baskı ve terörü karşısında sessiz kalan bu çevrelerin tutumlarını hiçbir biçimde unutmayacaktır.
***
Bu yılın 1 Mayısı’na emeğin baharını kazanma hedefiyle yürüyen komünistler, önlerine dikilen her türlü engeli devrimci siyasal faaliyeti büyüterek yanıt vereceklerdir. Tutuklu sınıf devrimcileriyle dayanışmayı yükseltmek aynı zamanda devrimci siyasal faaliyete yönelik saldırılara karşı tutum almak anlamına gelmektedir.
Bu saldırılara karşı en büyük yanıt ise, TEKEL Direnişi’nin yaktığı ateşi yeni döneme taşımanın sorumluluğuyla hareket etmek, 1 Mayıs ve 26 Mayıs eylemlerine etkin bir faaliyet örgütlenerek verilebilir. |